Günlük koşuşturmalar ile şehir yaşamının içinde yürürken gözümüzün önünden sayısız tabela, afiş ve reklam panosu geçiyor. Her biri farklı bir marka, kampanya ya da mesaj ile dikkatimizi çekmeye çalışıyor. Ancak bu görsel kalabalığın ardında çoğu zaman fark etmediğimiz bir sorun yaratıyor.
Görüntü Kirliliği !
Özellikle şehir merkezlerinde, ana caddelerde ve tarihi alanlarda hem estetik açıdan hem de zihinsel olarak bizleri yoruyor.
Tabelalar ilk bakışta sadece yön gösteren, bilgi veren ya da reklam amacı taşıyan unsurlar gibi görünse de kontrolsüz çoğaldıklarında şehirlerin kimliğini adete silip süpürüyor.
Samsun sadece Karadeniz’in mavisine yaslanmış bir şehir değil, tarihiyle, doğasıyla, caddeleriyle ve sokaklarıyla akıllara kazınmış bir hafızadır.
Şehirler yalnızca binalardan, yollar ve köprülerden ibaret değildir. Onlar aynı zamanda bir ruha, bir hafızaya, bir estetiğe sahiptir.
Oysa bir sokaktan geçerken gözümüzün huzur bulmasını istemek ne büyük bir lüks olabilir ?
Binalar artık bir kimlik taşımıyor, birer ilan tahtasına dönmüş durumda. Duvarların üzerine asılmış, her biri farklı font ve renklerde olan tabelalar ile her işletme dikkat çekmeye çalışıyor. Sonuç mu ? Karmaşa !
Üstelik bu durum sadece yeni yapılarda değil, tarihi ya da mimari değeri olan yapılarda da karşımıza çıkıyor.
Yaşanabilir şehirler için sadece ulaşım, güvenilirlik ya da altyapı çözümleri değil, göze hitap eden, insanları yormayan ve karakterini koruyan caddelere de ihtiyacımız var.
Şehirlerimizi içinde kaybolduğumuz değil, içinde yaşadığımız, nefes aldığımız ve huzurlu hissettiğimiz yerler haline getirmek, yerel yönetimlerden bireylere kadar herkesin sorumluluğundadır.
Ruhu dinlendiren bir şehir hayaliyle, selamla…