Eskiden bir iş yeri açmak için cesaret, çevre ve biraz sermaye yeterdi. Bugünse dijital bilginiz yoksa, algoritmayı anlamıyor, sosyal medyada varlık gösteremiyorsanız işiniz çok zor. Ama ne yazık ki Türkiye’de binlerce KOBİ hala bu dijital dönüşümün kıyısında duruyor içine adım atmaya korkuyor.
Küçük ve orta ölçekli işletmeler Türkiye ekonomisinin bel kemiği. İstihdamın %70’ini, işletmelerin %99,7’sini oluşturuyorlar. Ama TOBB ve Mastercard’ın birlikte hazırladığı rapora göre bu işletmelerin sadece %44’ü dijital dönüşüm için ayrı bir bütçe ayırabiliyor. Yani dijitalleşme herkesin dilinde ama kimsenin cebinde değil.
Samsun’da tanıdığım bir tekstilci, KOSGEB desteğiyle bir e-ticaret sitesi kurmuş. Yeni yeni girmiş dijital dünyaya… Sorduğumda iç çekerek “Fotoğraf çekecek, düzenleyecek biri yok. Ürünü nasıl gireceğiz, fiyatları kim yazacak?” dedi.
Dijital dönüşüm sadece altyapı kurmak değil; aynı zamanda doğru kişiyi bulmak, zaman ayırmak ve bu süreci anlayacak vizyona sahip olmak demektir. Bunlar olmadan kurulan her web sitesi, sadece internette unutulmuş bir tabela olur. Vitrin açık, ama içeri giren yoktur.
Bafra’da yedek parça işi yapan bir esnafla konuşurken ilginç bir cümle duydum: “Online sipariş alırsam buradaki dört çalışanın işi azalır.” İşveren, dijitalleşmeyi bir büyüme stratejisi değil, çalışanlar için bir tehdit gibi görüyor. Oysa doğru uygulandığında dijitalleşme insanı dışlamaz; verimliliği artırır, yeni pazarlar açar.
Atakum’da bir kafe işleten genç bir girişimci dijital reklam ajansına güvenememekten yakınıyor: “İki post attılar, üç bin lira aldılar. Ne geri dönüş var, ne veri” Danışmanlık sektöründeki etik boşluklar, KOBİ’lerin bu alana soğuk bakmasına neden oluyor. Halbuki güvenilir dijital rehberlik, küçük işletmelerin en çok ihtiyaç duyduğu şey.
TOBB-Mastercard verilerine göre KOBİ’lerin %76’sı bir dijital strateji oluşturmuş ama yalnızca %26’sı çalışanlarına eğitim vermiş. Yani fikir var ama uygulama yok. Eylem planı yok. Oysa bir yazılım satın almak dijitalleşmek demek değil. Çalışanıyla, iş süreciyle, veriyle birlikte dönüşmeyen bir işletme ancak tabelasını yenilemiş olur.
Dijitalleşme, web sitesi açmakla bitmiyor. Hatta asıl orada başlıyor. Müşteri verisini okuyabilmek, çevrimiçi talepleri ölçmek, reklam kampanyalarını test edebilmek, süreçleri otomatikleştirebilmek gerekiyor. Ama bunlar hala birçok KOBİ için “uzak gelecek”.
Devlet destekleri mevcut ama karmaşık. KOSGEB’in teşvikleri, yerel ticaret odalarının eğitimleri, belediyelerin e-ticaret seminerleri var. Ancak birçok KOBİ bu programlara başvurmayı, hatta duyurmayı bile başaramıyor. Bilgiye ulaşımda eşitsizlik, dijital uçurumu daha da derinleştiriyor.
Unutulmamalı ki, dijital dönüşüm ertelenmeyecek bir zorunluluktur. Bugün dijitalleşmeyen bir KOBİ, yarın pazarda varlığını sürdüremez. Rakibi artık sadece yandaki dükkan değil; İstanbul’daki dev mağaza, hatta Çin’deki tedarikçi. Rekabet globalleşti ama bizim esnaf hala yerel düşünmekte ısrarlı.
Çözüm küçük ama kararlı adımlarla mümkün. Bir barkod sistemi kurmak, sosyal medya reklamlarını öğrenmek, müşteri bilgilerini Excel yerine veri tabanında tutmak bile başlangıç için yeterli olabilir.
KOBİ’ler için dijitalleşme artık bir opsiyon değil, yaşam refleksi. Geç kalan, sadece rekabette değil, varlıkta da geri kalır…
Dijital deyip geçmeyin, emeğiniz kaybolmasın.