Ne yazık ki Türkiye’de hukukun, adaletin ve demokrasinin yerle bir edildiği bir düzende yaşıyoruz. Her şeyin birilerine göre şekillendiği, kuralların kişiden kişiye değiştiği, adaletin sadece bazıları için işlediği bir düzende…
Son olay ise bu tabloyu tamamlayan en büyük fırça darbesi oldu: Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali ve ardından gözaltına alınması.
Halkın 3 Kez Seçtiği Bir Başkanın Diplomasını Şimdi İptal Etmek?
İstanbul Üniversitesi, 1990 yılında Kıbrıs’taki bir özel üniversiteden kredi transferi yapılmasında “usulsüzlük” olduğu gerekçesiyle Ekrem İmamoğlu’nun diplomasını iptal etti. Bir anda gündeme düşen bu karar, üstelik tam da İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığını açıklamasının ardından alınıyor.
Aklıma Kemal Sunal’ın bir repliği geliyor; “Allah Allah, öyle mi olmuş?”
Türkiye’nin en büyük belediyesini yöneten, 3 kez halkın oylarıyla seçilen bir ismin diplomasının, 30 yıl sonra “geçersiz” ilan edilmesi, hukukun nasıl bir silaha dönüştüğünün göstergesi değil de nedir?
Dahası, İstanbul Üniversitesi’nin böyle bir yetkisinin olup olmadığı bile tartışma konusuyken bu kararın arkasındaki gerçek niyetin siyasi olduğu da açık.
Diploma iptali yetmedi, hemen ardından İmamoğlu yolsuzluk ve “terör örgütüne yardım” iddiasıyla gözaltına alındı. Hatta şu dakikalarda bu suçlamalara yönelik ifadesi alınmaya başlandı.
İddialar tanıdık, muhalifsen ya hırsızsın ya teröristsin.
Bunun gerçekte bir yargı operasyonu olmadığı, siyasi rakipleri tasfiye etme hamlesi olduğu yeteri kadar açık değil mi?
Tüm bu olayların altında yatan sebep İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığının önünün kesilmek istenmesi olabilir mi? İktidar, Ekrem İmamoğlu’nun kendisi için büyük bir tehlike olduğunu mu düşünüyor?
Ne tesadüftür ki İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığını açıkladığı bu dönemde sırf erken seçim ihtimalini bertaraf etmek üzere “hukuki” hamleler devreye giriyor.
Tepkisi Gösterene Vatan Haini Damgası
Bu hukuksuzluğa halk tepkisiz kalmadı. İstanbul’dan Samsun’a, İzmir’den Ankara’ya kadar milyonlarca insan sokaklara çıktı. “Adalet istiyoruz!” sloganları gökyüzünü inletirken, polis yine bildiğimiz gibi müdahalede bulundu.
Demokrasiyi ayakta tutmak isteyen vatandaş bir kez daha sert müdahaleye maruz kaldı.
Diğer yandan yaşanan bu olaylara sesini çıkaramayanlar, ailesi ve vatanına karşı sahip olduğu sorumluluğun ikilemiyle beraber altında kaldı.
“Bana Kadar Hukukistan”
Ne yazıktır ki Türkiye, bir hukuk devleti olmaktan hızla uzaklaşıyor. Hukuk, iktidarın elinde bir sopa, yargı ise siyasi hesapların bir aracı haline geldi. Seçilmiş bir belediye başkanının diploması çok da manidar bir dönemde iptal ediliyor, gözaltına alınıyor ve insanlar “adalet” diye bağırdıkları için polis şiddetine maruz kalıyor.
Böyle bir ortamda, “hukukun üstünlüğü”nden bahsetmek ne kadar mümkün? İktidar, “Bana Kadar Hukukistan” düzenine resmen geçmiş durumda.
Unutulmamalı ki, bugün muhalefetin aradığı hukuk gün gelecek herkes için lazım olacak.